Tarihe Not

Bir belgesel yaptığınızda hiç silinmeyecek bir not düşersiniz tarihe. Böylece bilinmesi, anlatılması, hikaye edilmesi, duyurulması gereken olayların, mücadelelerin, çabaların, çalışmaların, dönüm noktalarının, kilit mekanların ve en önemlisi tüm bunların kahramanlarını onurlandırırsınız. Gerçek kahramanların hiç unutulmamasını istersiniz.

İşte bu nedenlerle biz Tıbbi Onkoloji Derneği olarak, tıbbi onkolojide hekimlerle hastaların yürüttüğü amansız mücadelenin, yıllarca süren – hocalarımızın, meslektaşlarımızın deyimiyle – savaşın tarihe kazınmasını, unutulmamasını istedik. Kanserle savaşın muzaffer neferlerinin olanaksızlıklarla başlayan ama hızla mutlu sona doğru giden mücadelelerinin günümüze kadar olan kısmını anlatmayı hedefledik.

Belgeselimiz aynı zamanda kanser hastalarının bazen içlerine attıkları, bazen sadece hekimleriyle, arkadaşlarıyla, aileleriyle paylaşabildikleri hastalığın duygusal sürecine de odaklandı. Çünkü yaşanan duygusal sürecin diğer kanser hastalarının tümüne yol gösterecek, yalnız olmadıklarını hissettirecek yapıda olmasını arzuladık.

Hocalarımızla beraber Türkiye’nin dört bir yanından yirmiden fazla aday arasından özenle seçtiğimiz üç hasta öykümüz aracılığıyla anlatmak istediklerimizin temsil edilmesini sağladık.

Kadınlarda ve dünyada en sık görülen hastalığın meme kanseri olması nedeniyle, genç yaşta hastalığın görülebileceği ve erken tanının önemini güçlü şekilde vurgulayacağı için İzmir’den Eda İnce’yi seçtik. Trabzon’dan Mehmet Çoban; erkeklerde en sık görülen kanserlerden olan prostat kanseri olması, tanısının geç koyulmasına rağmen tedavisinde olumlu sonuçlarla karşılaşılması ve hedefe yönelik ilaç kullanılması nedeniyle hasta öykülerimizin arasına katıldı. İstanbul’dan Hakkı Engin Erenel ise; hem sigara kullanması açısından önemli bir örnek teşkil etmesi hem en yaygın kanser türlerinden akciğer kanseri olması hem de ameliyatla bir lobunun alınması ve hedefe yönelik ilaç kullanması nedeniyle örnek hastalarımız arasında yer aldı.

Yaklaşık bir yıla yakın süren belgesel çalışmamızda; kanserle mücadeleye baş koymuş, tıbbi onkolojiye gönül vermiş, bilim dalını neredeyse sıfır noktasından bugüne getirmiş hocalarımızın ve meslektaşlarımızın tarihe tanıklıklarını bizlerle paylaşmış olmasından dolayı büyük bir kıvanç duyuyoruz. Bu kıvançla da belgeseli sizlerle paylaşıyoruz.

“YENGEÇ”İN PEŞİNDE

Onlar ölümsüz bir hücreyi öldürmeye çalıştılar. Hücrenin zekası karşısında boyun eğmeden savaştılar. Geceli gündüzlü çalışmalar, üniversitelerde oluşturulan bilim dalları, konseyler, kurulan dernekler, düzenlenen kongreler, verilen dersler, bilinçlendirilmeye çalışılan halk. Hepsi yenilmez denilen bir hastalığı yenmek için.